TÜM SEVDİKLERİMİN VE BENİ SEVENLERİN YENİ YILINI KUTLUYORUM.
YENİ YILDA BÜTÜN HAYALLERİNİZİN GERÇEK VE BÜTÜN GERÇEKLERİNİZ HAYAL GİBİ OLMASINI DİLİYORUM. NOEL BABANIN ÇUVALINDAN SİZE SAĞLIK, MUTLULUK, HUZUR, BOL VE HELAL KAZANÇ (AYKKABI KUTUSUNDAN OLMAYAN) ÇIKMASINI DİLİYORUM. MUTLU SENELER...
31 Aralık 2013 Salı
KADINA DAİR...
Oysa erkek korkaktır. Ne kadının ilgisini kaybetmek ister ne de ona bir gelecek vaat eder .Yedekte tutar. Daha iyisini bulamazsa, elinin altındaki ile idare eder.
Kadın karmaşık gibi gözükür ama istediği üç şey; sevgi, sadakat, dürüstlüktür.
Suçtur kadın olmak.Çünkü herkesin sahip olmak istediği bir bedenin vardır.
Korumak zorunda olduğun bir namusun ve sevmeye yasaklı törelerin.
Adam gibi adam derler de, kadın gibi kadın demezler mesela. Taş gibi derler. Soğuk olmak zorundadır, hissetmemesi gerekir, iyi gözükmelidir ama öyle çok iddialı da olmaması gerekir. Erkeğin yanında yerini bilmelidir.
...
Kadın olmak suçtur bu hayatta. Seversin deli derler, sevmezsin kötü derler. Elde ederler basit olursun, elde edemediklerinde konuşmalara meze olursun. Susarsın bir şey bilmiyor derler, susmazsın dili uzun derler.
Erkek olmak doğuştan bir güçtür, kadın olmak eksikliktir, güçsüzlüktür. Eksik etektir kadın. Aklı ermez, gözü açılmamalı, sırtından sopa karnından sıpa eksik olmamalıdır. Kadın, şeytana açılan kapıdır çünkü. O kapıyı, kadına açtırtmamalı.
... Oysa erkektir kadını eksik hale getiren, namusunu alıp etek altına iten, inançlarını yok eden. Erkektir bir melekten şeytan yaratmasını bilen.
Kadın olmak eteğini uzun tutmaktır, başkalarının günahlarının bedelini kendisinin ödemesidir.
Kadın yüzeyseldir görünürde ve karmaşıktır erkekten istediği şeylerde. Oysa kadın derindir ve derine dalmasını bilen vurgun yeme ihtimalini de göze alabilmelidir.
Cesurdur kadın, erkek gibi tartıp biçmez. Seviyorsa bodoslama atlar, sevdiği için tüm engelleri aşar.
Adam gibi adam derler de, kadın gibi kadın demezler mesela. Taş gibi derler. Soğuk olmak zorundadır, hissetmemesi gerekir, iyi gözükmelidir ama öyle çok iddialı da olmaması gerekir. Erkeğin yanında yerini bilmelidir.
...
Kadın olmak suçtur bu hayatta. Seversin deli derler, sevmezsin kötü derler. Elde ederler basit olursun, elde edemediklerinde konuşmalara meze olursun. Susarsın bir şey bilmiyor derler, susmazsın dili uzun derler.
Erkek olmak doğuştan bir güçtür, kadın olmak eksikliktir, güçsüzlüktür. Eksik etektir kadın. Aklı ermez, gözü açılmamalı, sırtından sopa karnından sıpa eksik olmamalıdır. Kadın, şeytana açılan kapıdır çünkü. O kapıyı, kadına açtırtmamalı.
... Oysa erkektir kadını eksik hale getiren, namusunu alıp etek altına iten, inançlarını yok eden. Erkektir bir melekten şeytan yaratmasını bilen.
Kadın olmak eteğini uzun tutmaktır, başkalarının günahlarının bedelini kendisinin ödemesidir.
Kadın yüzeyseldir görünürde ve karmaşıktır erkekten istediği şeylerde. Oysa kadın derindir ve derine dalmasını bilen vurgun yeme ihtimalini de göze alabilmelidir.
Cesurdur kadın, erkek gibi tartıp biçmez. Seviyorsa bodoslama atlar, sevdiği için tüm engelleri aşar.
Oysa erkek korkaktır. Ne kadının ilgisini kaybetmek ister ne de ona bir gelecek vaat eder .Yedekte tutar. Daha iyisini bulamazsa, elinin altındaki ile idare eder.
Kadın karmaşık gibi gözükür ama istediği üç şey; sevgi, sadakat, dürüstlüktür.
30 Aralık 2013 Pazartesi
Çok hoşuma gitti. Tamamen benim öğrenci yıllarımı anlatıyordu.
( internetten alıntıdır.)
80'li
yıllarda biz öğrenciydik ve nasıldık bir bakın:
Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez, spor ayakkabıyla okula girilemezdi.
Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi.
Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.
Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.
Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların - eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi.
Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.
Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken delirilir, milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerini olduğu klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, medyan loueres, ana ya da temel britanikalar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.
Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi.-okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bi posta daha dayak var.
Kızlarla erkekler birbirlerine küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Yerli malı haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk.
Biz öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik, edepliydik...
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayat, şimdikiler gibi kayıp kuşak değildik. Hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik…
Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez, spor ayakkabıyla okula girilemezdi.
Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi.
Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.
Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.
Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların - eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi.
Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.
Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken delirilir, milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerini olduğu klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, medyan loueres, ana ya da temel britanikalar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.
Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi.-okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bi posta daha dayak var.
Kızlarla erkekler birbirlerine küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Yerli malı haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk.
Biz öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik, edepliydik...
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayat, şimdikiler gibi kayıp kuşak değildik. Hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik…
29 Aralık 2013 Pazar
27 Aralık 2013 Cuma
26 Aralık 2013 Perşembe
ÖZLEDİĞİN
GİDİP GÖREMEDİĞİNDİR
Özlediğin, gidip
göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen.
ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen.
Yazar
: Oruç Aruoba
GELDİM
Oraya geldim -
oradan gittim:
Öylesine yakındık ki.
Dalından kopardığım yeşil elmanın
iki yarısı değil
hepsini yediğin kendisi gibi.
İçinden geçtiğimiz kokulu karanlığı
delip geçen parlak ışığım gibi.
Koyu yeşillikler içindeki evin
gözümüze çarpıveren
sarı sıcak penceresi gibi.
Ayaklarımızın altında kıpırdanan
serin denizin parıltıları gibi.
Öylesine yakınız ki
oraya geldim -
orada olacağım.
Yorgun musun?
Yattın mı?
Uyu -
düşünme beni.
oradan gittim:
Öylesine yakındık ki.
Dalından kopardığım yeşil elmanın
iki yarısı değil
hepsini yediğin kendisi gibi.
İçinden geçtiğimiz kokulu karanlığı
delip geçen parlak ışığım gibi.
Koyu yeşillikler içindeki evin
gözümüze çarpıveren
sarı sıcak penceresi gibi.
Ayaklarımızın altında kıpırdanan
serin denizin parıltıları gibi.
Öylesine yakınız ki
oraya geldim -
orada olacağım.
Yorgun musun?
Yattın mı?
Uyu -
düşünme beni.
Yazar
: Oruç Aruoba
YAZILAMAYAN
ZAMAN
Herşeyi yazarım da
zamanı yazamam -
o yazar çünkü
beni.
Yazar beni
yavaş yavaş
özenli -
azalta azalta
görkemli -
sanki
dolduracakmış
olduracakmış
gibi.
Halbuki
sıyırıp düşürmüştür
tırnağımdaki çürüğü
parmağımdaki yarayı
kabuk kabuk
geçirmiştir -
geçerken, sanki
çoğalta çoğalta
yazarak
beni:
özenli
görkemli.
zamanı yazamam -
o yazar çünkü
beni.
Yazar beni
yavaş yavaş
özenli -
azalta azalta
görkemli -
sanki
dolduracakmış
olduracakmış
gibi.
Halbuki
sıyırıp düşürmüştür
tırnağımdaki çürüğü
parmağımdaki yarayı
kabuk kabuk
geçirmiştir -
geçerken, sanki
çoğalta çoğalta
yazarak
beni:
özenli
görkemli.
BUGÜN AKLIMA SIK SIK MANOLYA ÇİÇEĞİ GELİYOR. SANKİ BİR YERDEN KOKUSUNU
DUYUMSUYORUM. MANOLYA ÇİÇEĞİ EN GÜZEL SABAH OLUR, SANKİ UTANAN GENÇ BİR KIZ GİBİ, TOMURCUK HALİNE GELİR. ÇİY TANELERİ İÇİNE DOLAR, ÖYLE Kİ ELİNİZE VEYA KOKLARKEN YÜZÜNÜZE DAMLAYAN ÇİY TANELERİ MANOLYA KOKAR. BAYGIN BAYGIN, KENDİNE HAS BİR KOKU, RENK VE UTANGAÇLIK VARDIR BU ÇİÇEKTE. ÖZLEMİŞİM.
DUYUMSUYORUM. MANOLYA ÇİÇEĞİ EN GÜZEL SABAH OLUR, SANKİ UTANAN GENÇ BİR KIZ GİBİ, TOMURCUK HALİNE GELİR. ÇİY TANELERİ İÇİNE DOLAR, ÖYLE Kİ ELİNİZE VEYA KOKLARKEN YÜZÜNÜZE DAMLAYAN ÇİY TANELERİ MANOLYA KOKAR. BAYGIN BAYGIN, KENDİNE HAS BİR KOKU, RENK VE UTANGAÇLIK VARDIR BU ÇİÇEKTE. ÖZLEMİŞİM.
İLK YILBAŞI HEDİYEMİ ÇOK SEVDİĞİM, HAYATIMDA ÖNEMLİ YERİ OLAN VE DEĞER VERDİĞİM İNSANLARDA KARDEŞİM SABİŞ TEN ALDIM. ÇOK MUTLU OLDUM. SEVİLMEK, SAYGI GÖRMEK, HATIRLANDIĞINI BİLMEK HARİKA BİR DUYGU. ÖZELLİKLE HEDİYELERİMİN KİTAP OLMASI DA BENİ DAHA ÇOK SEVİNDİRDİ. İÇİMDEN BİR SÜRÜ ÇOK, ÇOK, ÇOK, FAZLA, EN FAZLA, ÇOK FAZLA, DAHA DA FAZLA DEMEK GELİYOR. BAZI İNSANLAR VARDIR HEP ÇOKLARLA VE FAZLALARLA ANLATILIR, SABİŞ DE BENİM İÇİN ÖYLE. SENİ SEVİYORUM, CANIMCIM.
HEDİYELERİM
HEDİYELERİM
23 Aralık 2013 Pazartesi
BUGÜNE KADAR OKUDUĞUM KİTAPLARIN LİSTESİNİ HİÇ TUTMADIM. SADECE EPEYCE KİTAP OKUDUĞUMU BİLİYORUM. BİR YILDA 125 KİTAP OKUMAYI HEDEFLİYORUM BU YÜZDEN LİSTE TUTMAM GEREKTİĞİNE KARAR VERDİM.
GEÇEN HAFTA OKUDUĞUM KİTAPLAR.
GEÇEN HAFTA OKUDUĞUM KİTAPLAR.
Birbirinden çok farklı konuları da olsa, ikisini de okurken büyük zevk aldım. Harika iki kitaba veda ediyor, gelsin sıradakiler diyorum. ( elimde okunacak yaklaşık 20-25 kitap var, Bursa kitap fuarı mart ayında, belki o zamana kadar biter de yenileri için yer açılır)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)